Güncel Psikoterapi Yöntemleri

Çözüm Odaklı Terapiden Öğrendiğim Hayat Dersi

Çözüm Odaklı Terapiden Öğrendiğim Hayat Dersi

Çözüm odaklı terapinin bana öğrettiği hayat dersi benim için unutulmazdı. 2019 yılının Mart ayıydı, Cihangir doğdu ve hastaneden evimize geldik. Evimizde 3 kişi uyandığımız ilk sabahtı ve oğlumun sağ kolunu hareket ettiremediğini gördüm; apar topar hastaneye gittik. Köprücük kemiğinde kırık olduğunu öğrendik ve sarılık değeri çok yüksek olduğu için kuvöze alınacağı söylendi. Hayatımın en büyük şokuydu (şimdilerde gülebiliyorum ama o zaman salya sümük, neyse).

Hayatımdaki en büyük şoktu çünkü dört dörtlük bir gebelik geçirmiştim, çok sağlıklı beslenmiştim, pilatesler falan filan… Nasıl olabilirdi ki, her şey yolunda gitmeyecek miydi? İnsan bazen tüm tedbirleri aldığında takdiri de kontrol edebileceğini zannediyor. Acı bir tecrübeyle hatırlamış oldum; tedbir kuldan takdir Allah’tan.

Bunu atlattık çok şükür ama anne olmanın kaçınılmaz sonucu olarak, kaygılar artmaya başladı. “Ya ona bir şey olursa” endişesiyle zamanla koruyucu, bazen de kontrolcü bir anneye dönüştüm.

Cihangir’i büyütme sürecinde yıllarca kendimi “ben kaygılı bir anneyim” diye etiketledim. Bir gün geldi ve şunu fark ettim: kendime bu şekilde olumsuz bir etiket yapıştırmak hem kendim hem anneliğim açısından çok yetersiz ve suçlu hissetmeme neden oluyordu. Beni yalnızca bir etiketin içine sıkıştırıyor, hem kendime hem anneliğime yabancılaştırıyordu. Sanki diğer annelerin hiç kaygısı yokmuş, onlar çocuklarını hiç kontrol etmiyormuş gibi geliyordu. Öyle olsa bile bu beni kötü ya da yetersiz anne yapar mıydı? Belki de ben güvende hissetmeye, çocuklarımın güvende olduğunu bilmeye diğer annelerden daha çok ihtiyaç duyuyordum. Evet, ihtiyaç! Bir insanın diğerlerinden daha fazla sıcaklığa ya da temiz havaya ihtiyaç duyması nasıl problem değilse, benim de güvende hissetmeye ihtiyaç duymam o kadar problem değildi, normaldi.

Artık kendimi kendime tarif ederken ya da başkasına anlatırken “ben kaygılı bir anneyim” demek yerine “ben güvende hissetmeye, çocuğumun güvende olduğunu bilmeye ihtiyaç duyan biriyim” diye anlatıyorum.

Çözüm odaklı terapi yaklaşımı der ki “Hiç kimse kötü bir anne, kötü bir eş, kötü bir evlat olmak, kötü kişilik özelliklerine sahip olmak istemez.” Yani aslında olumsuz etiketlediğimiz davranışların altında yatan ihtiyaçları ve farklı anlamları keşfedersek, yaşadığımız duruma çözüm odaklı bir perspektiften bakabiliriz. İşte bu davranışın ardındaki ihtiyaç ve anlamları keşfetme sürecine yeniden çerçeveleme deniliyor. Benim durumumda mesela, ‘ben kaygılı biriyim’ demek yerine ‘güvende hissetmeye ihtiyaç duyuyorum’ dersem, kaygımı yeniden çerçevelemiş olurum. Bu da davranışımı problem olarak etiketlememi değil, dikkatimi ihtiyaca ve çözüme çevirmemi sağlar.

Ben bu dersi aldıktan sonra kendimi kabul etmeyi başarmış, duygularıma ve anneliğime yabancılaşma durumunu bitirmiştim. Bu hayat dersi sizin de işinize yarayabilir. Bu yüzden birkaç örnek daha yapalım.

Yeniden çerçeveleme için farklı örnekler:

  • Kontrolü kaybedeceğim gibi hissediyorum → “Belirsizlik içinde biraz dayanağa ihtiyaç duyuyorum.”
  • Alındım → “Bağ kurarken duyarlılığa ihtiyaç duyuyorum.”
  • Sinirli biriyim → “Bir şeyler adil gelmiyor ve bunu ifade etmeye ihtiyacım var.”
  • Motivasyonum yok → “Dinlenmeye ve yavaşlamaya izin vermeye ihtiyacım var.”
  • Yetersizim → “Şu anda desteklenmeye ve hatırlatılmaya ihtiyacım var.”

Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir