Güncel Kültür

KORKU VE KAYGIYA DAİR BİR İNCELEME: NESNENİN BELİRSİZLİĞİ

KORKU VE KAYGIYA DAİR BİR İNCELEME: NESNENİN BELİRSİZLİĞİ

 “İnsanoğlu tam sevinemez, bu onun için imkansızdır. Düşünce vardır, küçük hesaplar vardır ve korku vardır. Bilhassa korku vardır. İnsanoğlu korkan mahluktur. -Hangi büyük mucize bizi bu korkudan kurtarabilir?” ***

HAMDİ TANPINAR

 Her sabah olduğu gibi o sabah da işe gitmek için evden çıktı. Evden işe gidebileceği iki farklı yol vardı. Birincisi iş yerine uzak ve görece kalabalıktı. İkinci yol ise daha yakın ve daha güvenliydi. Akıl var izan var tabi, o da hep kısa ve güvenli yolu tercih ederdi. Alıştığı şekilde birinci yoldan devam etti. Yürürken yolun bir kısmında karşıdan karşıya geçmesi gerekiyordu, yaya geçidine kadar yürüdü, bir an “Ne de olsa yaya geçidindeyim, araba geçip geçmediğini kontrol etmeden mi geçsem acaba?” diye içinden geçirdi ancak bu fikrin saçmalığını anlayıp yolun sağından solundan hatta kendi önünden ve arkasından araba gelip gelmediğini kontrol etti ve araba olmadığını görünce yavaşça kaldırımdan yola doğru bir adım attı. Gözleri kısa bir süreliğine yolun karşısında duran kediye daldı, karşıya geçmeye devam etti ve bir anda kulağına gelen garip bir sesle irkildi, kafasını soluna doğru çevirdiğinde maalesef bir arabanın ona artık kaçamayacağı kadar yaklaştığını ve epeyce hızlı şekilde geldiğini fark etti. Göz bebekleri büyüdü, kalbi çok hızlı çarpıyordu, nefesinin kesildiğini hissetti, bir anlığına hayatı film şeridi gibi gözünün önünden geçti sanki. Çok hızlı düşünüyor ve tepki vermeye çalışıyordu ama zaman bir o kadar da yavaş geçiyordu. Kaçmaya çalıştı ama faydası olmadı. Ne olduğunu fark edememişti, gözünü açtığında hastanedeydi.

Doktorların söylediğine göre ucuz atlatmıştı, ona yakın zamanda taburcu edileceğini söylediler. O esnada etrafına toplanan akrabalar ve yakınlarına olayı anlatırken o anı çok net ifade edebiliyordu. Olay esnasında vücudunun verdiği tepkileri, nasıl korku hissettiğini ve oradan nasıl kaçmayı denediğini söyledi onlara. Bir süre sonra taburcu edildi ve evine döndü. Sağlığı nedeniyle doktordan aldığı raporun süresi bitmişti, yarın işbaşıydı. Yorgun argın bir şekilde yatağa attı kendini ama bir türlü uyuyamadı, üzerinde sanki onu yataktan kaldıran bir dürtü vardı. Nedenini anlayamamıştı. Uyumazsa sabah işe giderken çok yorgun olacağını biliyordu ancak bilmediği bir şey onu ayakta tutuyordu sanki. Bir süre sonra uyumayı başardı, sabah kalktığında ise başının üstünde bir ağırlık varmış gibi hissediyordu. Yatağından kalktı, işe gitmeye hazırlanırken dün geceki aşırı uyanıklık halini yeniden yaşamaya başladı. Şimdi de evden çıkmak istemiyordu. Yine de işe gitmemenin kendisi için iyi olmayacağını düşündü, zaten uzun süredir işten uzak kalmıştı, yığınla görev onu bekliyordu. Kendini, işe gitmezse işten kovulacağına inandırarak güç bela evden çıktı.

Yürümeye başladı, karşısına yine aynı yol ayrımı çıktı, akıl var izan var, her zamanki gibi ikinci yola doğru yöneldi ama bu sefer ayakları geri geri gidiyordu, oraya doğru attığı her adımda gidemeyecek olduğunu fark etmeye başladı, bacaklarındaki kasların iyice gerildiğini hissetti. Kalp atışları hızlanıyor, midesine bir ağrı giriyor, bacakları gittikçe güç kaybediyordu, bir dakika içinde tüm vücudunun kaskatı kesileceğini düşünmeye başladı. Gidemedi, durdu, olduğu yere oturdu, biraz bekledi. Sakinleşmeye çalıştı.  Fazla beklerse işe geç kalacağını fark edince endişelendi. Bugün birinci yoldan gidebilirdi sanki, bunu deneyebilirdi, eve dönmekten iyiydi. Birinci yola doğru yönelmeye başladı, vücudu yavaş yavaş normale dönüyordu.  O günden sonra uzun ve güvensiz olmasına rağmen hep birinci yoldan işe gitti. İkinci yol onun için artık güvenli değil kaygı vericiydi.

Yukarıdaki metinde okuduğunuz üzere kişi yaşadığı kaza esnasında belirli tepkiler veriyor, daha sonra geçmiş deneyime benzer herhangi bir tehdit ortada yokken kendisi istemeden vücudu aynı tepkileri yeniden üretiyor. İki olayda da benzer fizyolojik tepkiler ortaya çıkıyor ancak birincisinde vücudumuz korku ile bu tepkileri üretirken ikincisinde kaygı mekanizmasıyla bunu yapıyor.

Görüldüğü gibi kaygı ve korku arasında birçok benzerlik var. Bununla birlikte bu iki kavramı ayrıştıran birçok unsur söz konusu. Farklı çalışmalarda bu iki duygunun benzeştiğine veya ayrıştığına dair tartışmalı bulgular da mevcut.1 Biz bu yazıda daha basit bir ayrıma odaklanacağız ve tehdit nesnesinin belirsizliğini Psikolog Rollo May’ in Kaygının Anlamı adlı kitabı üzerinden inceleyeceğiz.

Stresin Korku ve Kaygıdan Farkı

Korku nesnesi tartışmasına geçmeden önce stres kavramını incelemekte de fayda var. Stres, korku, kaygı kavramları birbirlerinin yerine sıkça kullanılır. Örneğin psikolojik olarak iyi olmadığını söyleyen biri, bunun sebeplerini soran arkadaşlarına “çok stresliyim, kaygılıyım, korkuyorum” cevaplarını verebilir. Burada stres olarak adlandırdığımız şeyin korku ve kaygıdan net olarak ayrıldığını söylemeliyiz.  Örneğin uzun süren bir öfke veya utanç duygusu da bir stres halidir. Stres çeşitli duygu hallerine potansiyel oluşturabilecek bir tehdit durumudur diyebiliriz. Yani özetle stres, kaygı veya korkuya giden bir köprü olabilir. Rollo May bu konuda stresin kaygı ile ters bir ilişkisi olabileceğini de ifade eder. Ona göre stres fazlaysa kişi kaygıdan kurtulabilir çünkü artmış stres, kişinin iç çalkantılarını bağlayabileceği net bir nokta oluşturur ve kişiye somut problemlere odaklanma imkânı verir.2

 Nesnenin Belirsizliği

Kaygı, beklenen bir probleme yönelik endişe duyma olarak tanımlanabilir. Kaygı bir endişedir çünkü kaygı geleceğe dönük belirsiz bir beklenti de içermektedir, korku ise şu ana dönük bir savunma tepkisidir.3   Tahmin edeceğiniz üzere şu ana dönük olan korku daha belirgindir, şiddetlidir ve kısa sürede söner. Kaygı ise belirsizdir ve yoğunluğu daha azdır ancak uzun sürer. Bu tanımlamaların gücü ve kapsayıcılığı tartışılabilir ancak şunu biliyoruz: kaygı ve korku belirsizlik açısından birbirlerinden ayrılmaktadır.




Örneğin sokakta giderken size saldıran bir köpekten korktuğunuzu anladığınızda savunma haline geçmeye dönük tepkileri çoktan vermiş olursunuz. Vücudunuz ve zihniniz o anda bir alarm durumundadır ve korku duyulan nesne apaçık karşınızdadır. Algılanan tehdit bir savaş-kaç yanıtı oluşturur. Bu sizin acil bir eyleme geçmenizi sağlar ve aynı zamanda vücudunuz da bütün olarak buna hazır hale gelir. Tehdit geçtiğindeyse dengeleyici mekanizma devreye girer ve artık vücudunuz eski haline geri dönme eğilimindedir. Peki ya korku duyulan, tehdit edici nesne bu kadar açık ve belirgin değilse ve vücudumuz yine alarm durumuna geçiyorsa o zaman buna ne deriz?

Sorduğumuz sorunun cevabına yönelik bazı araştırmacılar da benzer bir soruya cevap arıyor. Rollo May’ e göre, şiddetli kaygı halindeki kişiye onu korkutan şeyin ne olduğu sorulduğunda buna cevap veremez. Aynı zamanda kişi cevabı da bilmez.4 Buna göre kaygılanan kişi adeta kör dövüşündedir, kaygı etrafa yayılır, nesnelere tutunmaya çalışır. May’ in aktardığına göre K. Goldstein de benzer bir sonuca varıyor ve şu soruyu soruyor: “Kaygı zaten yapısal olarak tehdidin nereden geldiğinin bilinememesinden oluşmaz mı?” 5

Kaygının bu bilinmezliğine karşıt olarak korkudaki tehdidin bir o kadar belirli olmasına dair yine May’ in aktardığına göre Goldstein; korkuda duruma uygun bir savunma tepkisi olduğunu, yaşanan gerilimin bedende açıkça göründüğünü ve tüm dikkatin ortamdaki bir noktaya yöneltildiğini düşünüyor. Kaygıda ise aşırı ve anlamsız bir telaş hali göründüğünü, bunun katı ve çarpık ifadelerle dışa vurulduğunu da ekliyor.6  Bu telaşın var olan tehdit edici nesneyi arama ve bulamamadan kaynaklandığı fikri geliyor aklıma. Zira korkacak bir şey olsa ona karşı saldırabiliriz veya ondan kaçarız ama ya korkacak bir şey yoksa?

Korkacak bir şeyimiz yoksa kaygılanacak çok şeyimiz var demektir. Zira May’ in iddiasına göre korku duygusu kaygı duygusuna göre daha gelişmiş bir tepki olabilir. May’ e göre korku kaygının bir türevidir.7 Tehdit edici nesnenin belirsiz olması kaygıyı oluşturur. Somut tehditlerin algılanması ve korku oluşması için bir olgunluk gereklidir. Bebekler üzerinde yapılan çalışmalara atıfta bulunan May, bir bebeğin henüz nesneleri birbirinden ayırma yetisi olmadığında gösterdiği tepkilerin kaygıya dönük olduğunu söyler. Ona göre endişeli olmaya dönük bir biyolojik kapasitemiz vardır ve bu bir süre sonra özel korkulara dönüşmektedir. Bebek psikolojik ve nörolojik olarak olgunlaştıkça korkuları oluşmaya başlar.8  Bu varsayım aslında yetişkinler olarak duyduğumuz kaygıların korkulara dönüştükçe hafifleyebileceğine dair olumlu bir çıkış noktası sunabilir. Bu perspektife göre güncel kaygı tedavileri belki de sadece kaygıyı azaltmaya değil var olan kaygıdaki nesneleri belirgin kılmaya ve onları tepki verilebilecek korkulara dönüştürmeye odaklanabilir.

Bu olgu, yani korkuların kaygılardan daha olgun bir tepki olduğu, zira korkuda nesnenin belirgin olmasının nesneleri ayırt etme kapasitesini de gerektirdiği, kaygıda böyle bir kapasiteye ihtiyaç duyulmadığı ve kaygının daha temel olduğu savı benim geçen senelerde ara ara düşündüğüm bir soruyu aklıma getirdi. O zamanlar fark etmeden kendime May’in cevabına yönelik bir soru sormuştum: Ölüm korkusu ve hayat kaygısı. Hangisi bizi nereye götürür? 

Kaynakça

 1  Dani̇el-Watanabe, L. ve Fletcher, P. C. (2022). Are fear and anxiety truly distinct? Soci̇ety Of Bi̇ologi̇cal Psychi̇atry2, 341-349.

2 Rollo May, Kaygının Anlamı, s. 143, çev. Aysun Babacan, Okuyan Us Yayınları, 3. basım, 2021.

3 Dirik G (2019) Anormal Psikolojisi. Kaygı Bozuklukları, 12th ed. (Çeviri Ed. Muzaffer Şahin):172-200. Ankara, Nobel Akademik Yayıncılık.

4 Rollo May, Kaygının Anlamı, s. 89, çev. Aysun Babacan, Okuyan Us Yayınları, 3. basım, 2021.

5 Rollo May, Kaygının Anlamı, s. 90, çev. Aysun Babacan, Okuyan Us Yayınları, 3. basım, 2021.

6 The Organism: a Holistic Approach to Biology Derived from Pathological Data in Man, s. 293-295.

7 Rollo May, Kaygının Anlamı, s. 93, çev. Aysun Babacan, Okuyan Us Yayınları, 3. basım, 2021.

8 Rollo May, Kaygının Anlamı, s. 134, çev. Aysun Babacan, Okuyan Us Yayınları, 3. basım, 2021.

***Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, Dergâh Yayınları, 18. Basım, 2010.

 

Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir